21 Şubat 2012 Salı

ORGANİK KÖY-2

Gelelim bir gün önceki  yazımızın daha doğrusu yaşadıklarımın devamına.

Malum köy yeri. En son yayınınmda belirttiğim gibi , tarıma zeytinciliğe dayalı bir geçim şekli köy oğlu köy yani. Şehir görünümlü köy değil. İşte yaşadıklarım burda başladı 444 0 375 nolu telefona müptelalığım. Yaşadığım ev köyün en yüksek yerinde sayılır. Bir tepenin yamacındaki en son ev, daha yukarıları safi zeytinliktir..(1800'den Günümüze şiirimde yaşadığım evi görebilirsiniz).

O şiirde geçen badem ağacının doğu kısmında 2 dönüm kadar bize ait atıl durumda bahçe onun batısında uzaktan akrabalara ait takribi 1.5 dönüm yine atıl yani ekilip biçilmeyen oldukça yaşlı 3-5 incir ağacı ile 7-8 tane ekşi mi ekşi nar, limon , mandalin, portakal ağaçlarından oluşan yeşilliği bolcaya yakın bir görünümde bir alandan ibaret.Hatta kocaman bir incir ağıcı da bir kolunu pencereme kadar uzatmış durumdadır. Kışın sopa gibidir bu kollar ama yazın agaca tırmanmadan pencereme kadar en güzel incirlerini bana sunar.

Düşünün hayvanlar eğitilebilir de bitkilerde sinir sitemi zaten yok odun mu odun ama burada çayırotu bile olsan birşeye hizmet etme bilinci var .organikliğe bak zeka bile organik ficus familyasından gelen incir ağacında.Heleki serçelerin o kuşluk vaktindeki cıvıldamaları bu ağacın dallarında seslendirilmeleri yokmu.(Bknz soluksuz saygımdın yada sabahı çay kaşığı ile uyandırıyorum şiirlerime , onları bu ortamda bir çırpıda yazmıştım) Köy yeri olurda tavuk , horoz olmazmı... Olur elbet bizim değil ancak komşuların hayvancıkları işte az önce anlattığım bahçede eşelenip dururlar ... İncir ağaçları adeta kümesleridir.Hiç yemlendiklerini görmedim.Doğal ortamda yani organik olarak ekosistemde çarklarını döndürüyorlar.

Bir gün hiç üşenmedim saydım 12 horoz 22 tane tavuk vardı.Enteresan bişey var aslında.Sabaha karşı 3-4 oldumu bu 12 horoz ortalığı inletir saat 8 e kadar.Bazı zamanlar O bana meyvelerini dallarıyla ikram eden incir ağacının altında tünerler.Uyurlar . İşte ozaman ötmeye başladıklarında dayanamam bazen kovalar durumda olduğumda oldu.Neyse köyde yaşıyoruz sonuçta.... Köy havası , sesi gürültüsü olacak. Ama bu allı pullu gösterişli alımlı horozlar sabaha karşı 3 ten saat sabah 8 e kadar öten şahıslarda sonradan anladım bir sorun var.Öğlen vakti o kadar tavuktan sadece bir tanesi gıdaklıyor. Bülbül gibi şakıyor desemde olur.Diğer tavuklarda tık yok. Daha çözemedim hayret gerçi bu sorunda onların sorunu .Hayvanca halletsinler.

Neyse bir sabah yine bunlar aynı anda ötmeye başlayınca bana yakın ağacın altında . Bir hışımla kalktım odamın penceresine yöneldim.Ana:!!! cami minaresinde hani kandillerde yakılırya şıkır şıkır o ışıklar yanıp sönüyor ne anlama geliyor derken hoca ezana bozuk hoparlörden asılmaya başlayınca o ışıkları unuttum horozları kovaladım.Az sonra serçelerde bu senfoniye katıldılar.Tam bir ahenk.:) Desibel katsayısı oldukça yüksek bir orkestra.Köy orkesrtası tam anlamıyla.Horozlardan birtanesi ötmeye başladı mı 35 saniyede bitiriyor nefesli çalgılar grubu mübarekler. Trompeti klarneti obuası vesairesi var. Hafif yaylılarda serçeler.Temel ritim müziği olarak kesintisiz.Cikciki de cik cik, tam bu esnada cami hocası ki o hoparlör hep arızalı metalik direkt keskin ses.

Aynı zamanda hocamız da organik, ezan sırasında öksürür hapşurur. Ben biliyorum aslında neden böyle yaptığını.Bizim köyde yaşayanlar eyvallah herkesin bir inancı var.Mesala köyün erkek kesmi istisansız yaz sezonunda , hemen hemen hergün (% 89'U) plajlardaki cafeleri, sahil yamaçlarını doldururlar. Hatta motorbisikletin üstünde sabahtan akşama kadar öylece duranları bilirim.(Tabi yön kumsala doğru)ilk defa köyümüze denizimize gelenler denize bakan heykel olarak algılaybilirler çünkü heykelimiz tek bir noktaya bakmaktadır. Ramazan ayında köy erkeklerinin % 50 side akşamları teravidedir.Cuma namazlarında % 70 i vakit namazlarında % 40'ı camiye gider. Bu oranları kafadan attım.Eğer merak edip anket yaptıracak olan varsa buyursun gelsin. 3 aşağı beş yukarı benim yüzde oranlarımı bulur.Ama değmez yani, ben ne yazıyorsam o. Vakit namazlarına erkelerin % 40'ı sürekli gider dedim ama buna sabah namazı nı ilave etmiyelim.Oran onda daha düşük 5-10 kişi gidiyorsa cami hocasının bu zoruna gidiyor olsa gerek ki tüm köyü inletiyor. .Ne hoparlörü yaptırıyor nede sabah ezanında aksırmaktan tıksırmaktan vaz geçiyor. (İlçe müftülüğüne 3 defa dilekçe yazdım ama vermedim)

Minaredeki ışıkları yakıp söndürmesinin nedenini mantık yürüterek buldum gibi.Şöyleki karşı köyün camisinin minaresinde de bazı sabahlar ışıklar yanıp sönüyor.Hangi köyün minaresinde ışıklar sönüp yanarsa hemen bir telaşlı avazla ezan başlıyor. İki köyün camı hocası sabah ezanında rekabeteler yada iddaya girmişler gibime geliyor . kim önce başlarsa nasıl geçtim gibilerinden alay işaretini minarenin ışıklarını kapatıp açarak yapıyorlar olabilir . Bu benim görüşüm günahlarını almıyayım . Belki elektrik hatlarında sorun vardır.,,,,,,,,,,,,, İşte bu ortamda metalik ezan sesi hariç herşey buram buram köy havası her sabah tekrarlanan günün ilk ışıklarına kadar devam eden bu organik senfoniye son zamanlarda 2 eşekte katılır olmuştu.Eşeklerin yerini traktörler alsada , arabalar 3 liraya 5 liraya satılsada direniyor organik köyüm eski zamanların hayvan gücüne be...,,Yine cümleleri uzattım eşeklere bağladım ki eşeklerle 444 0 375 nolu telefonun sıra geldi ilişkilendirilmesine yarın bu ilişkilendirilme bitecek . Sona çok yaklaştım lütfen biraz daha sabır diliyorum.

Evet yazarken kendimi kaybediyor imla hatalarım korkunç derecede farkındayım.Bunun için özür dilerim ... Buarada söz verdiğim geçen yazılarımdaki konuları unutmuş değilim Hatırlamanız için aşağıda tekrar hatırlayalım görüşmek üzere.(Köy olurda köpek olmazmı diye sormayın olmazmı onlar 7/24 susmadıkları için havlamalarını özümsedim onun için saygımda var onları bu yaşadıklarımın dışında tutuyor ve yazılarıma ilave etmiyorum.Tek sustukları geceler tilki ve sansarların dolaştığı geceler)--- 1- Sağlıklı yaşam için spor yaparken nasıl para kazanılr. 2-İlçemden yazlık alacaklara vede tekne tutkunu olanlara müthiş cazip haberlerim. 3-Aşk hikayem. 4- Sonsuz hayvan sevgisi. Saygılarımla.

19 Şubat 2012 Pazar

ORGANİK KÖYÜM

Evet yine blogtayım. Organik , doğa dostu  ilçem hakkında ilk bölümde ulaşımına değinmiştik. Doğrumudur? Doğrudur.Dünde an be an yaşadığım kooparatifçiliğe ilk adım atışımın  o engin heyecanını  maruz görün anlatmak zorundaydım.. ..Aslında yazılası o kadar şey vardı ki hepsini unutturuverdi.Haaa  dün bankadan çıkarken bizim köyden bir abiyle karşılaşmıştım. Yeni üye olmanın heyecanı ile buraya aktaramamıştım. Yeri geldi onuda paylaşayım ki içimi kemirmesin. Yatırdığım paranın dekontunu  iki   nüsha   olarak aldım   Biri bende kalacakmış diğeri , Hayvansal Tarım Kooparatifine verilecekmiş.(İÇSES : Tarımsal Hayvan kalkınma Kooparatifi'miydi , hayyy neydi adı bunun.. Vallaha karıştırdım))) Neyse.  O bende kalacak nüshayı tıpkı taktir almış bir çocuk edasıyla  ajandamın arasına muntazam şekilde koydum. İçim huzur doluydu. Tam bankanın kapısına yöneldim ki  yukarıda belirttiğim abi ''Hayırdır Levent'' diye sorunca , ''iyidir abi  Hayvan kooparatifine üye oldum'' dedim. Gülerek, sırıtarak hatta küçümseyerek  '' Bizim köydende varmı''  deyince dumura uğradım. Acaba neden böyle sordu diyorum hala .Bizim köydeki bazı insanları hayvan olarakmı gördü yoksa kooparatifimizin ana konusu olan büyük baş hayvanlara insan gözüyle mi baktı.Daha çözemedim inanın.

Sanırım artık daha genel konulara değinip bireyselikten uzaklaşmalıyım.Bu konuyu kapatalım artık.

   Başta belirtiğim gibi ulaşıma değinmiştim. Şimdi gelmek istediğim konu. Buranın bana kazandırmaya çalıştığı en güzel olgulardan 4-5 tanesini sıralayalım.Bu olgularda  aşk var yardımseverlik var çevre bilinci hayvan sevgisi , kutsal değerlerimize saygı var.Hangisinden başlasam ki? Battı balık yan gider.Hayvan sevgisinden başlıyalım.(Yemin ederim kooparatifle alakası yok gına geldi biliyorum)

   Bundan 3 ay önceye kadar doğduğum  köyde oturuyordum.Köy Bademli yani diğer eski adı Anconoz. Denize 400-500 metre mesafede genel anlamıyla düzlük bir alanda kurulmuş tarihi  Anconoz' danda anlaşılacağı üzere epey eski bir köy.15 mil açığında Yunanistan'a ait Midilli adası bulunmaktadır.Zeytincilik  başta olmak üzere , balıkçılık , bahçecilik , turizmcilik:))) vesaire. Ha birde kahvecilik unuttum  yaa bu da önemli .  .  Neyse.  Karşıyaka'dan ayrılıp tamamen bu köye yerleşmem ise 1.7 yıl öncesine dayanıyordu. aslında 1.5  yıl olduda  ilgi çeksin diye 1.7 yıl yazdım.Yaklaşık 18 yıl uzak kaldığım sadece yazları 1-2 aylığına tatil için geldiğim köyümde her köyde olduğu gibi malum değişikler vardı. Nedir bunlar? Yeni evler , yazlık siteler bir sürü tabelalar Kahvehanelerinde o hantal televizyonlar yerine Lcd kocaman ekranlı televizyonlar, moblet markalar yerine yepyeyeni vitesli motorsikletler son model olmasada 4 oturgaçlı götürgeçler( yine kıllık yaptım öz Türkçe yazarak ilginizi çekmek için) yani binek otomobiller.     Ve de dahada çok uzatılan köy camisinin minaresi. Ağlar , beyler amelelerde değişmiş anlıyacağınız.Cep telefonları , telsiz telefonlar daha saymakla bitmez.  İnternet i unutmayalım tabiiki. Çağdaşlığın en belirgin özelliği kültür alışverişinin olmazsa olmazı İNTERNET   İnternet demişkende bari internet bağlatayımda blogtan uzak kalmayayım dedim.Kararımı verdim. Bilgisayar aldım.Ev telefonu üzerinden bağlatacağım için annemin üzerine  kayıtlı telefon olduğundan , anne böyle böyle deyip   rica ettim. (Yaklaşık 1.5 ay sürdü ricamın kabulü)))Neyse sıra geldi internetin bağlanmasına .Köyle ilçe arası 9 km denize nazır uçurumlardan sahillerin kıyısına uzanan yoldan geçerek ilçeye ulaşıyorsunuz.Görsel zenginlik heleki Midilli adasıyla güneş bütünleşince bir bambaşka olur.Bu yol kenarlarında sürekli hatta 24 saat park halinde araçlar vardır. Sevgilisini alan , eşini dostunu alan. Burdadır .Hatta sabahları bazen ilçeye erken gitmem gerektiğinde sabahın köründe bu bahsettiğim deniz manzaralı kilometrelerde sabah yürüyüşüne çıkmış bay-bayanları görmeniz çok normaldir.Bu konu aslında  dünkü en son açıklayacağım spor yaparken part time nasıl para kazanılır konusnuda içeriyor.Fakat  anlatacaklarım uzadığı için , bugün bu konuyu anlatmam zor . Eee sizde merak edin canım .
Annemle beraber gittik.İnternet bayine başvurumuzu yaptık. Ben ne zaman bağlanır dedim.Başvuruyu kabul eden  görevli başını kaldırdı tiksinme mimiklerini andıran bakışlarla 7 iş gün içinde bağlanır dedi  ve kafasını yine gişenin ardındaki bilgisayar klavyesine soktu. Dosyalara soktu diyecektim  ilgi çekmek  için ama bu sefer yemezler dediğinizi duyar gibiyim.Bilişim çağındayız.

3-5 gün geçti modemi herşeyi kurdum net geldiğini belirtecek modem üzerinde ki yeşil mi mavimi neyse o  ışıklarda gözüm.Bazı  geceler netin bağlandığının ıspatı olan ışıklar  şimdi yanarmı acaba diye düşünürken modeme bakarak uyuyakaldığımı hatırlarım.Olsun  7 nci günde geçti.ışık yanmıyor. Yarın  gündüz kesin bağlarlar dedim içimden  8 nci günün sabahında rüyamda olsa gerek bir nur doğdu yüzüme allah dedim internet bağlandı. Bir hışımla  kalktım gözlerimi açmamla annemin sabah namazı için kakltığını ve ışığı yaktığını görünce  hiddetlendim. O hiddetle anne ya 1-2 gün sabah namazını kılmayıver ne olur diye homurdandım. İçeriki odadan oğlum noluya diye annem söylendi.Yok bişey anne dedim yorganın içine gerisin geriye gömüldüm.Ertesi gün 444 0 375 nolu telefonla ilk tanışmam oldu.Gayet kibar bir beyfendi buyurun Murat ben nasıl yardımcı olabilirim diyince hah dedim bu Murat beyin ses tonundan iyi biri olduğu anlaşılıyor içime doğdu bu benim internetle ilgilenir dedim.Gerçi ona ulaşana kadarda epey müzik dinledim vay be dedim eski zamanlarda dıtdıt sesler şimdi senfoniye dönmüş.nerden bilebilirdim köyümü bethovenin 9 ncu senfonisi ile gözlemliyebileceğimi.Bu olaydan sonra zaten sadece klasik müzik dinler oldum(9 ncu senfoni hariç onun ayrı hatırası var). Bu arada bir net bağlatmanın insanı ne kadar kültürel zenginlikle tanıştırması açısından burada yaşıyor olmanın güzelliklerine bakın , bu klasik besteler yüzyıllar önce dinleniyormuş Avrupa'da. Ben  ve benim gibiler yeni tanışmış oldu internet sayesinde.

 Şık olmadı Murat bey ((((( . O tv spikerlerinde bile olmayan mükkemmel sesinizle ''Levent bey kaydınızı yaptım en  kısa sürede size cevap verilecektir e yakışmadı.15 gün sonra Bergama - Dikili yetkili müdürlüklerinin önce telefon numaralarını bulmak için  bilinmeyen telefon noları servisini aradım verilen her yeni telefonada kimse cevap vermemesine rağmen 15 nci numarada bir allahın kulu çıktıda  derdimi anlatabildim. En sonunda modemimde tüm ışıklar fullendi. O ayki telefon faturası çok geldi malum( Dıtdıt dinlemdin Levent bey klasik müzik dinledin faturanın çok gelmesi normal dıt dıt lı fonda köy manzarası çekilirmiydi yoksa (İÇSES))) .Anneme dedim ki anne ya bu kadar  çok ev telefonundan sağı solu ,cebi arama dedim. Su çu ona yüklemek için. Çok gelmiş ev telefonun faturası bak. Annemde faturayı görünce normal aradım oğlum dedi kadıncağız.)))

Nete bağladık bağlanmasına ama 444 0 375  nolu telefonla asıl işimin yeni başladığını nerden bilebilirdim.İsmini burda yazmayacağım bir görevli bayanla duygusal anlamda yakınlaşacağım hiç aklıma gelmezdi :()))))) Devamı yarına.. Klavyemin harareti yükseldi..

Saygılarımla.

ORGANİK İLÇEMDEN BUGÜNE DAİR

Evet bugün yağmur yok ancak hatırı sayılır derecede güneş olmadığı zaman soğuk. Çevre dostu ve tamamen ORGANİK ilçem.
Yaklaşık yarım saat önce Bademli'den çocukluk arkadaşım olan Eray'ın yanındaydım.Balık satımı ve deniz ürünleri üzerine restorantı var. İşyerinin ikinci katında çayını içtim . Çay söylemişti.Sağolsun. Hayırdır dedi. Elinde evraklar  karşıdaki işhanına girip çıkıyorsun.Hayır , hayır dedim  fidanlık açıyorum onun  resmi işleri için koşturuyorum.Buradaki Hayvansal Kalkınma Kooparatifi'ne üye olmamız gerekiyormuş.Bin liracık onu yatırayım dedim.Ziraat Bankasına gittim sıra numaramı aldım neyse sıra geldi.
Daha önce üye olan arkadaş  bankadan  şu kooparatife üye olmak için para yatırcam de onlar bilirler demişti. Neyse çalışanların  öğle yemeğinden sonraki o ağırlıklarını üzerinden atmaları için bi 5 dakika bekledikten sonra gişeler açıldı.20 dakika sonra sıra bana geldi.Gişedeki genç kıza dedim ki '' hanımefendi  Tarımsal Kalkınma kooparatifine üye olucam, dün de gelenler olmuş hesap nosu yok üye girişi kaydı yapabilir misiniz dedim.Kızcağız haklı olarak  ben yeniyim hesap nosu olmadan  işlem yapamam hatalı bir yere üye girişi yaparım filan. Haklısnız dedim. Cep telefonuma sarıldım ki bu kooparatifin mali müşavirinin bürosunu arayıp hesap nosunu öğrenmek için.Yaklaşık 10 dakika çaldırmama rağmen açan olmadı. Acaba dedim bugün cuma  işyeri mi kapalı eyvallah olur ya dinimizce herkes cuma vakti işyerini kapatıp camiye gitmelidir diye bir  zorunluluk var herhalde diye düşündüm. Yok ama iki hanım çalışıyor .Biri rahmetli amcamın  torunu diğeri de benim işlerimle ilgilenen bir hanım. Neyse bir 20-30 dakika sıra alıp beklemeyi göze alamadığımdan hanımefendi arıyorum cevap vermiyorlar .Rica etsem arabaya atlayıp hemen  büroya gidip hesap nosunu alıp gelsem sıraya girmeden benim işlemimi yapar mısınız diye sordum.Olumlu cevabı alınca da ışık hızıyla bankadan çıktım. Zar zor bulduğum parkyerindeki arabama 500 metre kadar yol katettikten sonra ulaşabildim.Geri geldiğimde arabamı nereye park edeceğimi düşünüyordum.Neyse vardık ORGANİK İLÇE'min herhangi bir işhanındaki herhangi bir mali müşavirinin bürosuna.Merdivenlerden çıkarken hala çaldırıyorum büro telefonunu açan yok. Hanım çalışanlar olmasa camideki hoca hutbeyi ağır ve uzun tuttu dicem. Acaba dedim  salgın filan mı oldu, yangın mı çıktı olurya Allah korusun millet can derdinde sen hayvansal kalkınma kooparatifine üye olma derdinde. Kendine çeki düzen ver dedim ağır takıl.Neyle karşılaşacağını bilmiyorsun nötr ol dedim. Çok şükür tedirginlikle ikinci kattaki büronun  gayet albenili kapısını görünce bir oh geçirdim.Kapıyı tıkladım.içeri girince gayet normal ofis çalışanları gayet rutin işlerinde dosyalar malum bilgisayarlar.Merhabalar filan dedimki sizi arıyorum ama telefonlarınız çalışmıyor mu(Pot kırdım manyağım ben kendime küfürler ettim. Bir çalışanı patronun yanında küçük düşürmek offf ya wcye gitmişse ya ne bileyim başka nedenler de olabilir patavatsızlığım diz boyu ayıkla BİLİNCİN taşını şimdi:).Allahtan kan uyumlu akrabam var. O hemen Levent abi yan tarafta inşaat var ve dünde aşırı yağmur yağdı onun için hatlarda sorun vardır alışığız deyince sadece içimden vay be dedim. O çok önemli kooperatifin banka hesap nosunu alıp tekrar bankaya ulaştım. Bu sefer o genç kızın yanındaki daha yaşça büyük gişe memuruna yöneldim. Öncelikle işini halletmesini bekledim. Bu arada genç kızla da göz göze geldik ki hani sıra almadan işlem yaptıracaktım hatırla der gibi. Neyse yandaki yaşça büyük hanıma açıklama yapınca. Sıra almama gerek kalmadı. Neyse hesap nosunu girince ohooo dedi bu koopratifin 3 yıldır herhangi bir işlemi yok ondan dolayı hatırlayamıyoruz deyip işleme başladı. Ben de dedimki biz canlandırcaz bu kooparatifi içimden de bu kanunu çıkaran Bakana sevgilerimi saygılarımı sunuyorum. Fidanlıkla çiçekle ağaçla inek besiliciğini bir tutmasından dolayı. Gerçi elimiz mahkum yoksa satış yapamayız 8-9 fidancı birleştik  her birimiz bir ziraat mühendisi çalıştırmak yerine kooparatif adına bir mühendis tutacağız böylece tüm masrafları eşit şekilde ödeyeceğiz. Vay be ne kooparatifçilik ruhumuz varmış. Bu kanun çıkmadan önce kırankırana rakiptik fidanlık sahipleri olarak.:))

Aslında ben bunları yazmıyacaktım yahu.Ama olsun ilçemin bir diğer özelliği daha çıktı ortaya.

1_ Kesinlikle cep telefonu olsun normal telefon olsun insanların birbirlerinin telefon sesi  ile değil birebir görüşmelerini sağlayarak  sosyalleşmemizi sağlaması açısından bu arızalar bilinçli çıkartılıyor. Farkındayım. Örnek yandaki inşaatın temelinde telefon hattının kablosunun ne işi var :)

2_ Örümcek ağı bağlamış bir hayvansal kooparatifi  canlandırarak ülkemizin et ihtiyacının  dışalıma bağlı kalmadan kendimize yeter olmayı sağlıyor.(Bu arada fidanlık açmak yerine hayvan besiliciğine yönelmeyi bile düşünür oldum yalan yok:)

 Yukarıda yazdıklarımın yarısında arkadaşım Eray 'Levent şimdi aklıma bişey geldi önemli  onu halletmem lazım deyip bu anlattıklarımın sonunu dinleme zahmetinde bulunmadı:))Bu kültürü özümsemek benim için zor olacak galiba.Burada bu tip sosyalleşme konularını herkes biliyor anlatınca sıkıldı tabii.Haklı:)))

Yarın süper 3 konu var ORGANİK ilçem hakkında.Biri herkesin eğlenerek spor yaparak para kazanacağı algısı vergisi olmayan partime bir iş kolu. Diğeri özellikle buradan yazlık alacaklara ve de tekne tutkunu olanları ilgilendiren bir başka konu diğeri de bende saklı kalsın...

Görüşmek üzere saygılarımla...

TAMAMEN ORGANİK İLÇE

lerleyen  her saniye, biz insanların yaşamını kolaylaştırmak   ve bu kolaylığı  satarak para kazanmak amacıyla bir çok bilimsel, teknolojik, biyolojik, kimyasal, edebik  her neyse bir çok malzeme düşünülüyor  üretiliyor...ve satılıyor.

Mendel'in bezelyelerle yaptığı deneylerinin milyon kilometrenin ötesindeyiz.
Genetiği değiştirilmiş her türlü sebze meyve , bunları zararlılardan korumak için kullanılan  sistemik tarım ilaçları.Evimizde dokunduğumuz hemen hemen her eşya.Özünde kansorejen bileşimler taşıyor.Buna kimse yok öyle bişey diyemez.Yıllar önce EASY EXPRESS kargo bölümü şefiyle  konuşurken konu sebzelerden açılmış ''Levent  buradaki (Almanya) marketlerde biz kurtlu elmayı , çürük domatesi seçeriz ''dediğinde ben gülmüştüm.
Aşağı yukarı 17-18 sene öncesinden bir konuşmaydı.O zamanlar bildiğimiz tek şey hormondu (Gibralic) onu da Japon bilimadamları bulmuş. Yerinde kullanıldığında , dozunda kullanıldığında hiç bir zararı yok. Tıpkı silinmemiş bir elmanın üzerindeki pus gibidir hormon.Bitki kendi hormonuna sahiptir. Zaten verdiği meyveleri dış etmenlerden bakterilerden korumak  için .Sanırım bu da yaradılıştan kaynaklanan çoğalma isteğinin sonucu. Meyvesi dalda çürümeden olgunlaşsın , içerisindeki tohumlar toprağa düştüğünde iyi çimlenebilsin diye.Bu konunun tam uzmanı değilim.Bu benim mantık yürüterek   aklıma mıhladığım bir fikir.
  Günümüze geldiğimizde oy oy diye yazsam.Cep telefonları, bilgisayarlar, baz istasyonları ,                ,            ,
             ,                  ,  bu boşluklara siz aklınıza gelen insan sağlığına zararı olan herşeyi  ilave edersiniz.Şu anda pc başındayım  ve kullandığım klavye de Çin malı (malum) hoşgörünüze teşekkürler.
   Şimdi gelelim reklamlara...Yaşadığım ''ORGANİK İLÇE'' Dikili'ye. Dünyanın en uzun denize girilebilir sahil şeridinin başlangıcını oluşturur ilçemiz. Aman unuttum sahilimiz mavi bayraklıdır. Dikili'den başlar sahil Altınoluk'u aşar.En batıda olmayı başaramıyoruz... Çeşme ,Çanakkale ve de yurdumuzun en batısı sayılan İmroz adasından dolayı. Coğrafik şanssızlık, ne diyelim. Yazıyı uzatmadan en iyisi ilçemizin''organik'' özelliklerini aşağıda sıralayalım:

1.Ulaşım: İlçemize 2 yönden girilebilir , girilebilir diyorum gelinebilir demiyorum. İzmir yönünden geliyorsanız Şakran'ı geçtikten sonra Zeytindağ kavşağını da geçince Çandarlı'ya dönen yoldanki geliş gidişe elverişli yoldur. (Sola dönünüz).Doğanın dengesi düşünüldüğünden ekosisteme saygıdan çok eskiden atılmış asfaltla karşılaşırsınız.O asfaltı yaptıran kişi de doğa düşmanıymış  zaten.Çok şükür kimse bugüne kadar yollarımıza dokunmamıştı tek korkum ki gerçekleşecek , Alsancak limanı buraya taşınacağı için ziftler dökülecek  bir sürü börtü böcek  ölecek , yollar genişletilecek etrafında asırlık (kartel sermayenin para hırsından dolayı dağı taşı zeytinleştirdiği) zeytin ağaçları (3-5 yaşında) yok olacak Arabalarımızın aşina olduğu o muntazam çocukluğumdan bildiğim çukurlar yok olacak.Hele ki o Bakırçay'ın üzerine  kurulan net 85 derecelik açıyla giriş yapılan o köprüye girerkenki adrenalinleri hatıralara gömmek en zoru olsa gerek.Bir anlık hata ile  çoğu insanın Bakırçay'la arabasının tebelleş olduğunu gördüğüm anılarım.Neyse zaten Bakırçay da simsiyahtı çoğu suyunda boğulan kazazedelerin yazgıları gibi.Konumuzu aşmayalım, uzatmayalım Çandarlı-Dikili arasında bence siz uyuyun onlar bende saklı kalsın.Onları da anlatırsam burası yani ilçem aşırı göç alır.Çok zekiyim değil mi? Dikili'ye bir rampayı tırmanıp aşağıya doğru inerek ulaşırsınız.Karşınıza hemen masmavi deniz çıkar.Ulaşımı hallettik. Dikili'ye girebilmek için diğer  seçenekleri anlatmama gerek yok. Bergama yönünden  ya da Ayvalık yönünden gelip çatıdan Dikili'ye dönebilirsiniz.

 Mükemmel bir mavilik demişken denize yaklaştıkça Bademli Köyüne dönen yolun ilerisinde bir burun, burunun  ilerisindeki maviliklerde dubalar görürsünüz.Şaşırmayın doğal denge adına ilçenin tüm atık suları , borular sayesinde işlem yapılmadan denize öylesine bırakılmaktadır.Size bir önerim: balık merakınız varsa burada avlanmayı tavsiye ederim.Her çeşit balık mevcuttur.Az önce Çandarlı yolundaki çukurların yok olacağını yazıp üzülmüştüm ya.Tek tesellim ilçe içerisindeki birbirine geçmeli taşların ve de arnavut taşı yollarının üzerindeki çukurların asla ama asla kaybolmayacağıdır.Bir ay önce çok korkmuştum  tam yaşadığım köye dönen  yolun başlangıcında hatırı sayılır çukur vardı lise çağlarından tanırdım.Bir baktım bir sabotajla doldurulmuş gerçi ne badireler atlattı yiğidim.Bir ay sonra üzerinden o ölü asfaltı atmasını bildi.Gerçi geçen sene eşek şakası yaptı bana kendini unutup ezince kamyonetimin sustaları paramparça kasadaki çiçekler bitkiler  kasalar tam bir kokteyl olmuştu.1250 Liraya mal oldu ona da şükür .Ya 3 ay önce yanılıp da aynı yolda bu çukurdan dolayı uçup ''Bayb Rock'' plaj ve diskosuna uçup katliam yapabilir daha da ötesi bunları yazıyor olamayabilirdim.Bugün yağmurlu olduğu için doğal ortamda yaşadığım ilçede elektrikler kesilerek tamamen bilinçli  biz insanların enerji tasarrufuna yöneltmesine ÖNCÜLÜK EDİLMEKTEDİR YAZIMIN YARIM KALMAMASI İÇİN şimdilik bu kısmı yayınlıyorum.Organik ruhumun devamını okumanızı dilerim.

Saygılarımla...